Yasal düzenlemeye uygun çerezler kullanıyoruz.
Kırsalda Kalkınma, Kentlerde Gerçek Gıda

Zeki Dede'nin Hikayesi

Zeki Dede'nin Hikayesi

Yetiştiricilerimizden Zeki Dede, Bozcaarmut 'ta tek başına Karayaka sürüsünün başında, koca atlı çoban...

         Sizlere hikayesi nesillere aktarılacak Zeki Dede'den bahsetmek istiyorum. Özellikle de tarım ve hayvancılığımızın bu kadar yara aldığı, ithal etin bu kadar günlük hayatımıza girdiği günlerde Zeki Dede’yi tanıtmak gerektiğine inanıyoruz. Zeki Dede, dedemizin dedesinin çadır kurup yazladığı Soğuksu Yaylasının hemen altında, Bozcaarmut Mahallesinde yaşıyor. Mahalle dediğime bakmayın, mahalle sadece Zeki Dede’nin kara tahta evinden oluşuyor. En yakın ev bizim yayladaki ev. Sarpın köyüne 7-8 km uzaklıkta. Zeki Dede aslen Ordu Gölköylü. Babası o daha küçükken bizim dağlara yerleşmiş. Gelirken de koyununu Gölköy’de bırakmamış, yanında getirmiş.

Zeki Dede çocukluğundan beri Karayaka koyununun içinde. Çocukları köyden göçmüş, hanımı bir çocuğunun yanında Bafra’da. Yaz, kış 1000 metre yükseklikteki kara tahta evinde tek başına yaşıyor. Yaşı sekseni geçti ama erzak kendinden, ekin ekiyor, biçiyor, her gün koyununu gütmeye çıkıyor, köpeklerine yal yapıyor, onları besliyor. Aynı zamanda atlı çoban. Yani koyunlarını yaylaya çıkardığında, atıyla peşinde. Anadolu’nun en güzel kültürlerinden birini, atlı çobanlığı devam ettiriyor. Geçen kış dağlara çok kar yağdı, Zeki Dede’nin ne telefonuna ulaşabiliyoruz, ne evine kardan gidebiliyoruz. Sağolsun bölge komutanı helikopterle Bozcaarmut’a ulaştı. Zeki Dede halinden gayet memnun, koyunlarının otunu, samanını vermiş, çayını demlemiş, oturuyor. Askeri de görünce ayrı bir mutlu olmuş :)

“Torun ben 20 yaş genç olsaydım, yok! 10 yaş yeter, sana 2 katı kuzu yapardım”

Zeki Dede beni ne zaman görse bunu diyor. Atlı çoban, 80 yaşında koyununun peşinde… “Bu mal benim değil torun, devletin malı” diyecek kadar ülkesine, toprağına bağlı. Zeki Dede’nin çocukları Bursa’ya İstanbul’a çalışmaya gitmeseydi, köyünde kalsaydı, Zeki Dede 1000 koyun yapardı.

Bugünlerin gündemi okuyoruz, dinliyoruz ithal et geliyor, fiyatlar düşecek, saman ithal ediliyor yem fiyatları düşecek. Biz sorunun çözümünü çok uzaklarda çok yanlış yerlerde arıyoruz. Önce bir gelin, dağdaki atlı çobanı dinleyin, çoban deyip küçümsemeyin. Hiçbir Uruguaylı ya da Avusturyalı hayvancılık şirketi “bu mal benim değil torun, devletin malı” demez. Bunu sadece dağdaki atlı çoban der.

Tarım ve hayvancılıkta çok ciddi bir sorun olduğu ortada. Herşeyden önce küçük üreticilerin çocukları hayvancılıktan koptu. İyice dışa bağımlı hale geliyoruz. Çözümü yok mu var, hem de çok güzel var.

Ama çözümü ancak Bozcaarmuttaki kara tahta evin önünde, Selemen Yaylasında sisin, dumanın içinde Karayaka koyununun yanında, Toroslarda yörük çadırlarında, Erzurum’un, Van’ın geniş meralarında çoban çadırlarında bulabiliriz. Gelsinler, çadırda bir çayımızı içsinler. Biraz da biz anlatalım.

Unutmamak lazım çobanlık bu toprakların ruhunda ve kanında var…

 

 

 

 
guvenlik© 2024 Her hakkı saklıdır.