Yasal düzenlemeye uygun çerezler kullanıyoruz.
Kırsalda Kalkınma, Kentlerde Gerçek Gıda

Karadeniz'in Karayaka koyunu hakkında bilinmeyenler

Karadeniz'in Karayaka koyunu hakkında bilinmeyenler

Nebyan Doğal’ın kurucuları Nazlı Uyanık Yıldız ile İbrahim Uyanık’ın hikâyesi Karadeniz yaylalarında başlıyor. Birlikte iş yapan iki kardeşle, 6 kuşaktır aile geleneği olan hayvancılığı ve Karadeniz’e özgü endemik bir tür olan Karayaka koyununu konuştuk

Sofraya gelen yemek, yerel üreticidense, üstüne bir de geleneksel yöntemlerle üretilmişse tadı bir başka oluyor. Şehirli faniler olarak internet sayesinde artık bu tür gıdalara bir adım uzaklıktayız. Geçen hafta aileleri 6 kuşaktır Karadeniz yaylalarında bölgeye özgü endemik bir tür olan Karayaka koyunu yetiştiren Nebyan Doğal’ın kurucuları Nazlı Uyanık Yıldız ve İbrahim Uyanık ile buluştuk. HT Cumartesi'nden Nur

Toprakoğlu'nun röportajı...

Koç Üniversitesi mezunu iki kardeş, şehirde parlak bir kariyer yapmak şöyle dursun dedelerinin hayvancılık yaptığı yaylalarda bu işi sürdürmek konusunda bir an bile tereddüt etmemişler. Kurdukları sistemle yerel üreticiyi de işin içine dahil etmişler. Nebyan Doğal, Karadeniz yaylalarında yetişen Karayaka koyunlarından ve danalardan doğal yöntemlerle elde edilmiş etlere ulaşılabilecek bir adres.

Aileniz kaç kuşaktır hayvancılıkla uğraşıyor?
Dedemizin köyü, Bafra’da 750 metre yükseklikteki Şahinkaya Köyü. Köyümüzün yaylası da 1300 metre yükseklikteki Soğuksu Yaylası. Bizim bildiğimiz 6 kuşaktır Karayaka koyunu ailenin geleneğinde var, büyük ihtimal daha öncesi de vardır. Zaten bölgemizde yaylacılık yapan aileler bu işi nesillerdir yapıyor.

Bölgede hayvancılık yapan yerel üreticilerle birlikte çalışıyorsunuz, sistemi nasıl kurdunuz?

İşimizin çıkış noktası ve en önemli gücümüz bölgemizdeki hayvancılık ve üreticilik birliğimiz. Orta Karadeniz bölgesi geçmişten beri yaylacılık kültürüne sahip. Karayaka koyunu bölgenin simgelerinden biri. Ne yazık ki tüm Türkiye’de olduğu gibi bölgemizde de küçük üretici sayısında azalma var. İşe başlarken çıkış noktamız köyden kente göçün ancak köylerde ekonomik bir değer oluşturarak engellenebileceğiydi. Biz de küçük üreticileri işin içine kattık, ürettikleri kadar işin ortağı olacakları bir sistem kurduk. Üreticilerimize ürettikleri hayvanları alım garantisi veriyoruz. O da hayvanını ne zaman bize satacağını biliyor. Gerektiğinde bizden avansını alabiliyor. Sadece üretime konsantre olup en doğal ve kaliteli şekilde üretim yapabiliyor. Bölgemizde 100’e yakın üreticiyle çalışıyoruz. Ekibimiz yetiştiricilerimizi denetliyor ve teknik olarak yardım ediyor. Bu sayede bir bölgenin gücünü arkamıza almış oluyoruz. Ayrıca kendimiz de hayvancılık yapıyoruz. Hem büyükbaş hem de koyun sürümüz var.

İş üretimle bitmiyor, bir de internet üzerinden satış için kurduğunuz bir ağ var öyle değil mi?

İstanbul Beykoz’da kendi işleme ve paketleme tesisimizi kurduk. Etlerimiz soğuk zincir hiç kırılmadan, tamamen kendi kontrolümüz altında işleniyor, paketleniyor ve yine kendi soğuk hava araçlarımızla müşterilerimizin evine teslim ediliyor. Hangi pakete hangi hayvandan gelen etin girdiğini takip ediyor, kayıt altında tutuyoruz.

‘KARAYAKA, CANİK DAĞLARI’NDA YETİŞEN BİR IRK’

Karayaka kuzusu sadece Karadeniz’de mi yetişiyor, özellikleri neler?

Evet sadece Orta Karadeniz’in Canik Dağları’nda yetişen bir ırk. Sınırı batıda Bafra ile başlar, Samsun, Ordu ve Tokat’ın da kuzey yaylalarına kadar devam eder, doğuda Giresun’un Karagöl Yaylası’nda son bulur. Kuzular, yazları yüksek yaylalarda 13-14 derecede yayılır. Kışın yaylalara kar düştüğünde yaylacılar koyunlarını deniz seviyesine indirir. Bafra ve Çarşamba Ovaları, Ordu’nun denize yakın fındık bahçeleri kış boyu Karayaka koyunlarına ve bölgenin büyükbaş hayvanlarına bol ot sağlar. Karayaka da bu coğrafyaya çok iyi adapte olmuş. Ne yüksek sıcaklıkta ne de çok soğuk iklimlerde yaşayabilir. Ayrıca yayılım hayvanı, kapalı bakıldığı zaman strese giriyor. Kuzunun yağı kuyrukta toplanmayıp bütün vücuda eşit ve kat kat yayıldığı için de eti lezzetli. Ağır bir aroması yok çünkü 12 ay yayılabileceği bir iklim var. Karadeniz yaylalarının zengin florası da hayvanın lezzetini fazlasıyla etkiliyor.

Yaylada beslenen hayvanları diğerlerinden ayıran özellikler neler?

Bizim yaylalar yüksek ve florası da zengin, birçok şifalı ot bulunuyor. Ayrıca yaylanın suyu ve havası da hayvana çok yararlı. Bizim hayvanlarda hastalık olmaz. Çünkü sürekli temiz havada yayılırlar. Siz de yaylada 1 hafta kalın yanaklarınız kıpkırmızı olur. Kapalı besi hayvanları ne yazık ki gezen hayvanlar gibi bu nimetlerden faydalanamıyor. Bu da hayvanın etine yansıyor.

‘KIŞIN HAYVANLAR OVADA YAYILIR’

Kuzular ve danalar kaç çeşit bitkiyle besleniyor?

Bölgemizde kışın hayvanlar ovada yayılır. Ova otuyla yazın çıkılan yayla otları farklı. Örneğin ovada kekik gibi aromalı otlar pek bulunmaz. Ama ovanın otu da denize yakın olduğu için tuzlu oluyor. Bu da hayvanın tuz ihtiyacını gideriyor. Yaylada ise çeşit çeşit ot var. Bir yaylanın güney yamacıyla kuzey yamacındaki ot çeşitleri farklı. Hatta komşu yaylalardaki otlar bile farklı olabiliyor. Ayrıca yaylada ot çok fazla olduğu için yazın sonuna doğru kuruyan otları biçip kışlağa indiriyoruz.

Nebyan, gerçek anlamda ne kadar doğal?

Tek başına geleneksel hayvancılık yapıyoruz demenin yeterli olmadığını biliyoruz. Biz yaptığımız işi bilimsel olarak da takip ediyoruz. Yetiştirdiğimiz hayvanların etine antibiyotik, yedikleri otlara GDO analizi, kemiklerine ağır metal analizi, sucuklarımıza da nitrat ve nitrit analizleri yaptırıyoruz. Yaptırdığımız testlerin hepsini bakanlık onaylı laboratuvarlarda yaptırıp sonuçlarını yayınlıyoruz. Böylece hem kendimizi hem yetiştiricimizi sürekli denetleyip disiplin altında tutabiliyoruz.

Geleneksel yöntemlerle yapılan hayvancılığın yaygınlaştırılması için ne tür çalışmalar yapılmalı?

Geleneksel hayvancılık toplumumuzun kanında var. Orta Asya’dan gelirken yanımızda koyunumuzla, keçimizle gelmişiz. Ancak ne yazık ki son dönemler Türk tarımı ve hayvancılığı büyük yara aldı. Hayvancılık özellikle geleneksel yöntemler, yaylacılık zahmetli bir iş. Geceniz gündüzünüz olmaz. Yayla zamanı geldiğinde göç edersiniz, günlerce sürünüzle yol gidersiniz. Yaylaya vardığınızda aylarca çadırda ya da ufak bir yayla evinde kalırsınız. Sis, duman, çise eksik olmaz. Kurt, ayı sürüye zarar verir. Sürekli tetikte olmak zorundasınızdır. Bu kadar emek yoğun bir iş yapıp, ürettiğinizin değerini karşılığında alamazsanız da işi bırakırsınız. Türk tarımının en büyük sorunu da küçük üreticinin kaderine terk edilip üretimi bırakması. Geleneksel hayvancılık yaygınlaştırılmak isteniyorsa küçük üreticiler kooperatifleştirilmeli. Kooperatifler üreticisinin ürettiği ürüne alım ve ödeme garantisi verir. Üreticisinin ürününü satar. Böylece üretici sadece üretime konsantre olur ve en kaliteli ürünü üretebilir. Geleneksel hayvancılığın kilit noktası küçük üretici. Çünkü yaylacılık gibi zor işler büyük şirketlerin kontrol edebileceği şekilde işlemiyor. Yaylacılığı dedesinden gören, nesillerdir bu işi yapan insanlar desteklenmeli ki, geleneksel hayvancılık ve gezen hayvan eti ülkemizde yaygınlaşsın.

Heberi kaynağından okuyabilirsiniz.

guvenlik© 2024 Her hakkı saklıdır.